Yer Fıstığı Fungal Hastalıkları

Aspergillus Kök Boğazı Çürüklüğü

Aspergillus kök boğazı çürüklüğü yoğun olarak yer fıstığı üretiminin yapıldığı pek çok yerde önemli bir hastalıktır.

Fideler ve genç bitkiler enfeksiyona karşı çok hassastırlar. Genç bitkilerin enfeksiyonu genellikle yüksek oranda ölümle sonuçlanır. Bitkiler olgunlaştıkça (yaşlandıkça) enfeksiyona karşı hassasiyetleri azalır ve ölüm oranları da buna bağlı olarak düşer. Tohum çürümesi ve çıkış öncesi çökerten hastalığın yaygın evreleridir. Ancak en belirgin simptom genç bitkilerin aniden solması şeklindedir. Solan bitkilerin kök ve kök boğazı vasküler dokularında koyu kahverengi renk değişimi belirgindir. Aynı zamanda enfekteli bitkilerin hipokotilleri şişkinleşir. Fidelerin enfeksiyonu tohumun çimlenmesinden kısa bir süre sonra hipokotil veya kotilendonlardan olur. Hastalık hızlı bir şekilde ilerler ve enfekteli bitkiler çoğunlukla ekimden 30 gün sonra ölürler. Çürüyen kökler ve hipokotiller çoğunlukla konidi, konidiofor ve misellerden ibaret siyah kümeciklerle kaplanır. Spanish kültürlerinde daha yaşlı bitkilerin Aspergillus kök boğazı çürüklüğünün başlıca belirtisi gövde özünün çürümesidir ki bu tip bitkiler toprağa yakın kısımlarından kırılırlar.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstıklarında Aspergillus kök boğazı çürüklüğüne neden etmen Aspergillus niger’dir. Etmen dünyanın her tarafındaki topraklarda mevcuttur. Hastalıklı bitkilerden bazen A.niger’in mutantı olduğu düşünülen A. pulverulentus isimli fungusta izole edilmiştir. A. niger’in kolonileri değişik ortamlarda 25 0C kolay bir şekilde gelişirler ve bol miktarda büyük, siyah 700-800 milimikron çapa ulaşan konidial başçıklar oluştururlar. Konidiler yuvarlağımsı 4-5 milimikron çapındadırlar. Bazı ırklar sklerot oluşmaktadır.

Fungusun gelişimi ve sporlasyonunu genellikle ılık, nemli koşullar teşvik etmektedir. Çok ıslak topraklarda kuru topraklara nazaran daha az propagüle rastlanmaktadır. Fungus organik maddece zayıf topraklarda daha yaygın olarak bulunur.

A.niger tohum kaynaklıdır. Bununla beraber toprak kaynaklı inokulum primer inokulum kaynağı olarak hizmet eder. Aynı zamanda A. niger sürekli olarak yer fıstığı üretimi yapılan tarlalarda yapılmayanlara göre daha yaygın olarak ortaya çıkar. Hastalığın gelişiminde predispozisyon önemli bir faktör olarak görülmektedir. Bitkiyi hastalığa karşı predispoze duruma getiren şartlar; erken dönemde görülen kuraklık stresi ile beraber yüksek sıcaklık, toprak nemi ve sıcaklığındaki ekstrem dalgalanmalar, düşük tohum kalitesi, pestisitlerden fidelerin zarar görmesi, köklerde ve kök boğazında böcek zararı ve fidelerin topraktan çıkışını geciktiren faktörlerdir.

Mücadele

Kültürel önlemler                               

-Herhangi bir nedenle zarar görmüş tohum ekilmemelidir.

-Çimlenme gücü yüksek olan tohum kullanılmalıdır.

-Hafif topraklarda 3.5 -7cm ağır topraklarda 2.5-5cm den daha derine ekim yapılmamalıdır.

-Toprak sıcaklığı en az 20’c derece dolayında olduğunda nemli olmayan, iyi işlenmiş toprağa ekim yapılmalıdır.

-Mısır, sorgum ve pamuk gibi bitkilerle 3 yıllık bir ekim nöbeti programı uygulanmalıdır.

-Fideler çıktıktan sonra herhangi bir biçimde zararlandırılmamalı, bitkilerin kök boğazı toprakla doldurulmamalıdır.

-Hasat sonu bitki artıkları yok edilmelidir.

Sclerotinia Yanıklığı

Sclerotinia yanıklığı yer fıstığı bitkisinde ilk olarak 1922 yılında Arjantin de görülmüştür. Günümüzde yer fıstığı üretimi yapılan bütün ülkelerde görülmektedir. Sclerotinia yanıklığının ilk bariz belirtileri enfekteli bitki kollarının uç kısımlarının pörsümesi veya bitkinin hızlı bir şekilde solması şeklindedir. İlk enfeksiyonlar bitkinin toprağa yakın saplarında küçük, parlak yeşil, suda ıslanmış lekeler şeklinde ortaya çıkar. Daha yaşlı lekeler sağlıklı bitki dokusuyla belirgin bir sınırla ayrılmış vaziyette açık beyaz veya saman renginde görülürler. Enfekteli bitki dallarında( kollarında) yapraklar sararıp, koyu kahverengine dönerek canlılıklarını yitirirler. Bitkinin gövdesi tamamen hastalıkla kaplanmasıyla birlikte bitkinin yan dalları( sürgünleri) ölür. Tüm bu simptomlar hastalığa adını veren yanıklık görünümüyle sonuçlanır.

Hastalıklı dokularda özellikle yüksek nemli koşulların hüküm sürdüğü süreçte beyaz kuş tüyü gibi miseller gelişir. Sclerotinia yanıklığının diğer karekteristik belirtisi enfekteli dalların kıymık kıymık ince parçalara ayrılması ve iğne gibi küçük küçük parçacıkların gözlenmesidir. Bitkilerde şiddetli şekilde bu tip belirti ortaya çıktığında hasatta önemli bakla kayıpları ortaya çıkar.

Enfekteli bitki kısımlarının üzerinde ve içinde sklerotların oluşumu bu hastalığın tanısı  için karakteristik bir işarettir.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstığında Sclerotinia yanıklığına neden olan etmen Sclerotinia minor olmakla beraber nadiren de olsa S.sclerotiorum ‘a da rastlanmıştır.Suni inokulasyonlarda her iki etmenin de benzer belirtilere neden oldukları bulunmuştur.Üretim sezonunda toprakta S. minor’un sklerotları nadiren görülmesine rağmen Şubat ve Mart aylarında toprak yüzeyinde sklerotlar görülmektedir. Sklerotlar küçük, siyah, düzgün olmayan şekilli 0.5- 3mm çapındadırlar. Tek bir sklerotiadan bir veya birden fazla, 6mm ve üzerinde çaplara sahip apotesyumlar meydana gelir. Askuslar da sekizer adet renksiz askosporlar oluşur.

Etmen sklerot olarak kışlar. Uygun koşullar altında ( 17- 21 0C, yüksek toprak nemi, % 95 ‘in üzerinde nisbi nem) sklerotlar misel oluşturarak çimlenirler. Bitki organları gelişen bu miseller tarafından penetre edilerek hastalığa yakalanmış olurlar. Enfeksiyon bitkinin toprak yüzeyine yakın kısımlarında görülür. Fungusun bitki organlarına koloniyazsonunu dokunun yaşlanması ve mekanik yaralar kolaylaştırır. Ancak etmenin bitki dokularını enfeksiyonu için bunlar bir ön koşul değildir. Çünkü hastalık sağlıklı- güçlü bir gelişim gösteren bitkilerde de şiddetli olarak ortaya çıkabilmektedir.

S.minor’un enfeksiyonunu serin koşullar ( 18 0C) nemli toprak ve yüksek nisbi nem  ( % 95- 100) teşvik etmektedir. Optimum sklerotial çimlenme Ph 6.5 ‘da olur. Uygun çevre koşulları altında toprak yüzeyinde olduğu gibi enfekteli bitki kısımlarında da beyaz kuş tüyü gibi misel gelişimi gözlenir. Enfekteli bitki kısımlarında bol miktarda sklerot oluşur. Şiddetli hastalık çıkışı için 100 g toprakta bir sklerotun varlığı yeterlidir. Yer fıstığı tohumluğunun seçiminde bazı kriterlere dikkat edildiğinde etmenin yer fıstığı tohumları ile taşınması düşük bir olasılıktır.

Mücadele 

Kültürel Mücadele

  1. Yüksek kaliteli yer fıstığı tohumları uygun bir koruyucu fungisitle ilaçlandıktan sonra ekilmelidir.
  2. Makinalı hasatta yer fıstıklarının mekanik olarak yaralanması minimize edilmelidir.
  3. Dayanıklı çeşitler kullanılmalı. Virginia 81B, Virginia 93B, Tamspan- 90 vb. çeşitlerin minor’ a dayanıklı oldukları rapor edilmektedir.
  4. Üretim sezonunda serin koşulların hüküm sürdüğü dönemlerde aşırı sulamalardan kaçınılmalıdır.

 

 

Botrytis Yanıklığı

Bitkinin büyüme mevsimi boyunca hastalığın gelişmesi için uygun çevre şartları oluşmadığında zararı önemsizdir. Nadir olarak epidemi yapar.

Bitkinin yeraltı ve yerüstü organlarının tamamı bu toprak kökenli fungusun saldırısına maruz kalabilir. Özellikle don veya diğer patojenlerin saldırısı ile sağlamlığı azalmış bitkiler enfeksiyona daha meyillidirler. Toprak yüzeyi ile temas eden kollar özellikle hastalığa karşı hassastırlar. Bazen yer fıstığının yaprakçıkları, bitkinin diğer kısımlarında hastalığa ait her hangi bir belirti gözlenmeksizin de enfekte edilebilirler. Yapraklarda ki enfeksiyon yaprakların üzerinde çok fazla sayıda farklı yaprak lekeleri ile karakterize edilir. Yaprak lekelerinin büyüklüğü 10mm nin üzerindeki bir çapa ulaşırlar. Yaprakçıkların alt ve üst yüzeyinde seyrek vaziyette Konidioforlar ve konidiler oluşur. Bir Gliocladium türü sürekli olarak yaprak leke fungusuyla bir arada bulunur ve bu fungus Botrytis’in konidi, konidiofor ve sklerotlarını parazitler.

Uygun çevre şartları altında bitki kısımları üzerinde hızlı bir şekilde kolonize olan hastalık etmeni, bitkinin belirli bir kısmının ya da tamamının solmasına ve ölmesine neden olur. Fungus bitkinin toprak üstü organlarından toprak altı organlarına doğru hızlı bir şekilde geçiş yapar. Botrytis yanıklığı enfekteli bitki parçaları üzerinde bol miktarda oluşan konidi ve sklerotlarla karekterize edilir.

Nasıl bir hastalıktır  ?

Yer fıstığında yanıklığa neden olan Botrytis cinerea’nın konidileri, konukçu bitkisinin yüzeyini örten dik dallanmış olan konidioforların ucunda taşınır. Konidiler (9-12 x 6.5-10 mili mikron) yumurta şeklinde, eliptik, bir hücreli ve renksizdirler. Konidioforlar dallanmamış, bölmeli ve 11-23 mili mikron kalınlıktadır..Enfekteli bitki kısımlarında  bol miktarda oluşan konidiler, organ üzerinde toz gibi , gri renkli bir görünüme neden olurlar. Konidiler hava hareketleri ile kolayca yayılırlar. Sklerotia (1-5 mm uzunlukta) sert, siyah ve düzensiz biçimdedir. Botrytis cinerea’nın perfekt devri olan, Botryotinia fuckeliana seyrek olarak görülür

Botrytis cinerea sclerotial formda toprakta kışı geçirir. Apothecia olduğu bildirilmesine rağmen, primer inokulum kaynağı çimlenmiş sclerotia’dan veya olgunlaşmış konidi den meydana gelen mycelium’lardır. Konidiler rüzgar ve yağmur vasıtasıyla yayılırlar.

Botrytis cinerea, enfeksiyonu için 20 0C ‘nin altında sıcaklık, yoğun çiğ ve aşırı yağmur gereklidir. Yaşlanmış, don zararına maruz kalmış, mekanik olarak hasar görmüş bitki organları hasta olmaya daha elverişlidir. Dökülmüş yapraklar, kesilmiş çiçek parçaları gibi organik artıklar toprağın yüzeyinde enfeksiyon gelişimini destekleyici temel besin durumundadırlar.

Mücadele

Kültürel Mücadele

1.Hastalıklı bitki artıkları yakılarak veya toprağa derince gömülerek yok edilmeli,

2.Bitkiyi hastalığa karşı predispoze duruma getiren koşullar ortadan kaldırılmalı veya engellenmeli,

3.Eğer mümkünse tarla toprağı 2-3 ay su altında bırakılmalı,

4.Erken olgunlaşan çeşitler tercih edilmelidir.

Pas Hastalığı

Pas dünyanın yer fıstığı yetiştirilen alanlarının büyük bir kısmında ekonomik açıdan oldukça önemli bir hastalıktır. Eğer bitkiler Cercospora arachidicola ve Cercosporidium personatum’un enfeksiyonuna da pasla beraber aynı anda maruz kalırlarsa üründe ciddi kayıplar meydana gelir. Asya ve Afrika’ nın birçok ülkesinde son yıllarda hem pas hem de Cercospora ile Cercosporidium yaprak leke hastalık etmenleri beraber bitkiye saldırdıklarından dolayı ciddi ürün kayıpları meydana gelmiştir. Çin de pas hastalığından dolayı bakla veriminde %49, 100 dane ağırlığında ise % 19’luk bir düşüş yaşanmıştır. Hindistan da suni olarak teşvik edilen Pas enfeksiyonları üründe   % 79’un üzerinde kayıplara neden olmuştur.

Yer fıstığında pas hastalığı yaprakların alt yüzeylerinde oluşan portakal rengi püstüller ile kolay bir şekilde tanınabilmektedir. Daha sonra bu püstüller kırmızımsı kahverengine döner ve bunların içerisi ürediosporlarla doludur. Bu püstüller daha sonra yaprakların üst yüzeyinde de oluşur. Genellikle dairesel ve 0.5- 1.4 mm çapındaki bu püstüller, çiçek hariç bitkinin tüm toprak üstü organlarında gelişir. Pas ile enfekteli yapraklar nekroze olurlar ve bitki üzerinde asılı kalırlar. Ancak aynı bitkilerde yaprak leke hastalıkları da ortaya çıktığında beklenmedik bir şekilde yaprak dökümü meydana gelir. Ağır enfeksiyonlarda bitkiler mat-yeşil renkte görünürler.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstığında pas hastalığına Puccinia arachidis isimli etmen neden olmaktadır. Üredinial dönem dominant ve daha yaygın olarak gözlenir. Üredinalar püstül şeklinde, dağınık, düzensiz, gruplar görünümünde, yuvarlak, elipsoid şekillidirler. Bunlar epidermis altında; ince, membranımsı, ağ şeklinde peridium ile çevrilmiştir. Olgunlaşmadan önce kabarcık şeklindedir. Olgunlaşınca koyu kahverengi ve toz görünümündedir. Yarılmış epidermis belirgindir.

Telialar genellikle yer fıstığı yapraklarının alt yüzeyinde meydana gelir ve dağınık, belirgin, açık(çıplak), kahverengi renktedir. Spor çimlenmesinden itibaren grimsi renk alır.  Teliosporlar dikdörtgen, elipsoid veya yumurta şeklinde ve tepe kısmı kalınlaşmış yapıdadır. Bunlar düzgün çeperli, genellikle iki hücreli (bazen bir, üç, dört hücreli), açık veya altın sarısı veya kestane kahverengisi renkte, yan kısımları 0,7-0,8 mikron kalınlığında üst kısmında 2,5-4,0 mikron kalınlığındadır. Teliosporlar dormansi koşulu olmaksızın olgunlaşınca çimlenir.

Spermagonia, aecia, metabasidia ve basidiosporlar Puccinia arachidis’te rapor edilmemiştir. Spermagonia, aecia hakkında bilgi olmadığı gibi basidiosporların enfekte ettiği konukçularda bilinmemektedir.

Üredosporlar, hastalığın başlıca yayıcısıdırlar. Patojen yüksek derecede konukçuya özelleşmiştir. Arachis genusu dışında hastalığın konukçusu kaydedilmemiştir. Üredosporlar tropik alanlarda, bitki kalıntılarında kısa süre yaşar. Patojen kendi gelen yerfıstığı bitkilerinde mevsimden mevsime canlılığını sürdürür. Patojenin uzun mesafelere yayılması hava ile taşınan üredosporlarıyla olur. Organizmanın tarlada yayılmasını rüzğar, yağmur ve böcekler kolaylaştırır. Üredosporlar düşük sıcaklıkta(-16 0C) de birkaç ay canlılıklarını sürdürebilirler. Fakat yüksek sıcaklıkta (40 0C) 5 gün canlılığını devam ettirebilir. Ürediosporların termal ölüm noktası 10 dakikada 50 0C dir. Ürediosporların çimlenmesi için optimum koşullar 20-250C ve düşük ışıktır.

Hastalığın yayılması ve enfeksiyon için yaprak yüzeyindeki serbest su varlığı ve 20-30 0 C sıcaklık gereklidir. İnkübasyon süresi konukçu genotipine ve çevresel şartlara bağlı olarak 7-20 gün arasında değişir. Hastalığın ortaya çıkması için birkaç gün süresince 23-24 0C sıcaklıkta,  %87’nin üzerinde ki ortalama nisbi nemin varlığı ile beraber yağışın aralıksız devam etmesi gerekir. Kuru hava periyodunun devam etmesi, nemin %75’in altında olması, sıcaklığın 26 0C’nin üstünde olması enfeksiyonu ve hastalığın şiddetini azaltır.

Mücadele

Kültürel Mücadele

1.Primer inokulum kaynaklarını elimine etmek için kendi gelen bitkiler ve hastalıklı bitki artıkları yok edilmeli,

2.Dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır. Son yıllarda Hindistan’da daha yüksek verimli,  pasa yüksek Seviye de dayanıklı, ayrıca geç yaprak lekesine karşı orta derecede dayanıklı ICGVs 86590, 87157, 87160, Ginar1 ve ALR1 türleri geliştirilmiştir.

Kimyasal Mücadele

Farklı etkili maddeye sahip fungisitler hastalığa karşı başka ülkelerde kullanılmış ve etkili bulunmuştur. Hastalığa karşı kimyasal mücadele yapılacaksa burada dikkat edilmesi gereken en önemeli husus yukarıda sözü edilen yaprak leke hastalıklarının varlığı dikkate alınmalı ve ona göre fungisit uygulaması yapılmalıdır.Yer fıstığı pasında birkaç mikoparazit fungus tespit edilmiştir. Mikophapus böceklerinin de yer fıstığı pasının üredosporları üzerinde beslendikleri bulunmuştur. Ancak bunlar pratikte pasın biyolojik mücadelesi için tam olarak denenmemişlerdir.

Fusarium Hastalıkları

Fusarium spp. yer fıstığı yetiştirilen her yerde görülür. Bunlar köklerden, tohumdan, çimlenen tohumun hipokotil ve kotiledonlarından yaygın bir şekilde izole edilmişlerdir.  Toprak kaynaklı olan Fusarium spp. aynı zamanda sıklıkla yer fıstığı kapsüllerini penetre ederler ve tohum kabuğunda kolonize olurlar

Fidelerde çıkış öncesi çökertene neden olan Fusarium spp genç bitkilerin köklerinde ve hipokotillerinde gri-kül renginde renk değişimine ve suda haşlanmış gibi görünüme neden olur ve enfekteli kısımlarda miselyum gelişimi gözlenir. Fusarium oxysporum’un klamidosporları genç bitki köklerinin rhizosferlerinde çimlenebilirler.

Enfekteli genç bitkilerde (fidelerde) gelişme geriliği, kök boğazı kısmında kahverengileşme ve hipokotillerin hızlı bir şekilde kuşatıldığı görülür.  Yaklaşık bir aylık daha yaşlı fidelerin kök boğazı kısmında F.solani’nin neden olduğu kuru çürüklük görülür ve aynı zamanda bu kuru çürüklük sekonder köklere doğruda yayılır.

Fusarium kök çürüklüğü sendromu ve yavaş ilerleyen solgunluk olgun bitkilerde de görülebilir. Belirtiler yapraklarda sararma ve hafif solgunluk şeklindedir. Bu devrede kökün toprak yüzeyine yakın kısmında uzun, hafif çökük kahverengi lezyonlar bulunur. Lezyonlar ana kökü sarıp kuşattığında solgunluk ilerler, yapraklar tamamen kahverengileşip yavaş yavaş ölür.

Hastalığın ileri safhalarında lezyonların yakınındaki bütün dokular F.solani tarafından kuşatılır. Fungusun hifleri bazen kök damarlarında görülebilir. Hatta hastalığın erken dönemlerinde bile görülebilir. Bu evrede diğer organizmalar izole edilmez böylece F.solani ‘nin hastalık sebebi olduğu anlaşılır.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstığı tarlalarında zaman zaman Fusarium solgunluğu görülür. Ani solgunluk da bitkinin yapraklarının tamamı grimsi yeşile döner. Kurak havalarda yapraklar kurur, gevrek bir hal alarak beyazlaşırlar. Eğer solgunluk daha yavaş ortaya çıkıyorsa yapraklar sararır ve bazen bitkiler ölmeden önce dökülürler. Her iki durumda da ana köklerde, iletim demetlerinde kahverengileşme görülür. Bununla beraber sekonder kökler ve kökcükler sağlıklı görünürler.

Toprak altına inen organlar (Peg)da lezyonlar toprak altı kısımlarında toprak yüzeyine yakın yerlerde, yüksek toprak sıcaklığı durumunda ortaya çıkarlar. Özellikle bu organların epidermal hücrelerinin her hangi bir şekilde zarar görmesi bunları toprak funguslarına karşı predispoze duruma sokar ve bu etmenlerin saldırısına daha kolay yakalanırlar. Bu tip yer fıstığı bitkilerinin peg dokularından Fusarium spp. izole edilmiş ve bunlarda çürümeler görülmüştür. Sonuçta enfeksiyona yakalanan peg dokuları zayıflar ve hasat esnasında baklalar (Pod) bitkiden kopup ayrılarak kayıplar ortaya çıkar.

Meyve kapsülü (Pod) hastalıkları; kapsül yanıklığı, kapsül çürüklüğü veya dış lekelenme şeklinde olabilir. Kapsül yanıklığı çok genç (primordial) baklaları etkiler.

F.solani ve F.scirpi fungusları toprak altına inen organların( Pegler) penetrasyonunun hemen ardından oluşan yanık meyve kapsüllerinden izole edilmişlerdir. Her iki türde genç baklalar da  patojenik olup, erken dönemde birçok primodial pods ( bakla) ölümüne sebep olurlar.

Olgun baklalarda değişik Fusarium spp’inin neden olduğu ve grimsi, pembemsi veya beyazımsı menekşe renginde kuru çürüklük belirtileri görülür. Bununla beraber bu tip gözlenen belirtiler Fusarium spp’inin varlığına kesin delil değillerdir. Bu tip belirtiler başka nedenlerden dolayı da ortaya çıkabilir. 

Rapor edilen fusarium etmenleri:

Yapılan çalışmalar sonucu, Dünyanın değişik ülkelerinde yer fıstığı yetiştirilen tarla topraklarından ve yer fıstığının değişik organlarından 17 adet Fusarium türü izole edilmiştir. Yer fıstığında Fusarium hastalıklarından sorumlu oldukları rapor edilen Fusarium türleri;

1-   Fusarium solani özellikle Fusarium solani f.sp. phaseoli

2.   F. oxysporum

3-  F. equiseti ve F. scirpi

4-  F.  tricinctum

5- F.moniliforme

6-  F. avenaceum

Fusarium toprakta saprofit olarak yaşar ve bitki artıklarında çoğalır. Konidiler bol oluşur ama yaşamları kısa sürer. Klamidiosporların yapısı fungusun hayatta kalmasını sağlıyacak şekildedir. Tohum inokulumu veya yavaş bir şekilde parçalanan bitki kalıntısında korunan hif aynı zamanda patojenin bir yıldan bir yıla geçişini sağlar.

Toprak sıcaklığı düşük olduğu zaman epidemiler sonucu fidelikte çökerten meydana gelir ve sonuç olarak fide toprak yüzeyine devrilir. Eğer toprak ıslak ve drenajı yetersizse, tohumun çimlenmesi sırasında tohumlar çürüyebilir. Yavaş gelişen solgunluk sıcak ve kuru hava koşulları hüküm sürdüğü zaman genç bitkileri çok ciddi şekilde etkiler. Nemli topraklarda kapsül çürüklüğü artar. Bunun nedeni de toprağın havasız kalmasıdır. Yer fıstığı ekili alanlarda devamlı toprak işleme sonucunda Fusarium populasyonu toprakta önemli derecede artar.

Mücadele

Kültürel Önlemler

1.Uygun bitkilerle rotasyon uygulaması yapılmalı

2.İyi bir tohum yatağı hazırlanmalı

3.Asitli, organik madde ve besin maddesince zayıf topraklarda yer fıstığı tarımından sakınmalı

4.Tarla drenajı iyi olmalıdır. Sulama dengeli yapılmalı

 Sclerotium Sap Çürüklüğü

Yer fıstığı sap çürüklüğü beyaz küf, Güneyli sap çürüklüğü, Güneyli yanıklık ve Sclerotium çürüklüğü olarak ta bilinir. Dünyada yer fıstığı yetiştirilen hemen hemen tüm alanlarda görülür Ilık, ıslak hava koşullarının hüküm sürdüğü dönemlerde bir enfeksiyon odağının etrafındaki değişik sayıdaki bitkilerin ölümünden dolayı hastalığın zararı kolaylıkla fark edilir. Hastalığın tarlada görünümü 30 cm veya daha kısa sıra uzunluğunda bulunan bitkilerinin ölümü veya hastalanması şeklinde, değişik sayıda enfeksiyon lokusları halindedir. Hastalıktan dolayı ürün kayıpları genellikle %25 ‘i aşmaz. Ancak % 80 ‘e kadar çıktığı durumlar da olabilir.

Sap çürüklüğü sıra aralarının yaprakla kaplandığı sezon ortasına kadar görülmez. İlk belirtiler lateral dalların, ana gövdenin veya tüm bitkilerin solması, sararması şeklindedir. Sclerotium rolfsii bol miktarda oksalik asit üretir. Bu bir fitotoksin olup tohumlarda mor lekelere neden olur ve hastalığın erken dönemlerinde yapraklarda klorozis ve nekrozisten de bu asit sorumludur. Topraktaki veya toprağa yakın bitki parçalarının etrafında beyaz miselyum örtüsü görülür. Uygun çevre koşulları altında miselyum hızlı bir şekilde gelişir ve çabuk bir şekilde bitkinin diğer parçalarına yayılır. Enfekteli bitki kısımlarında veya toprakta bolca 0.5- 2.0 mm çapın küresel sklerotlar oluşur. Başlangıçta bunlar beyaz olup, daha sonra koyu kahverengi olurlar.

Dalların bazal kısımlarında veya toprağa doğru inen ve çivi olarak ifade edilen organlarda başlangıçta açık kahverengi lezyonlar oluşur. Hastalığın gelişmesi ile bu lezyonlar koyu kahverengine dönüşürler. Bu lezyonlar bitkinin daha üst kısımlarında oluşmazlar, ancak toprak yüzeyinden itibaren bitkinin 2-4cm‘lik kısımlarında görülürler. Enfekteli tohum zarfı genellikle çürümüş ve ıslak, ten renginden kahverengiye değişen süngerimsi yapıdadır ve bitkilerde toprak üstü simptomları görülmeksizin ortaya çıkabilir. Enfekteli tohum zarflarının üzerini miselyumla kaplanmış olan toprak parçacıkları sarar.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstığında gövde çürüklüğüne neden olan etmen Sclerotium rolfsii’dir. Fungus pek çok kültür ortamında kolaylıkla gelişir ve kültür ortamında gelişen beyaz miselyumlarıyla beraber ortamda oluşan sağlam, yuvarlak siyah sklerotlarıyla tanınır. Bu sklerotlar patates dekstroz agarda, tarlada oluşan sklerotlardan daha büyük olurlar. Fungus eşeysiz spor oluşturmaz. Onun için misellerine steril misel adı verilir. Fungusun perfekt devri Basidiomycotina alt bölümünde yer alır ve bu devrenin adı Athelia rolfsii olarak bilinir. Bu dönem kültür ortamında nadiren oluşur. S.rolfsii’nin sınıflandırılmasında en azından 42 farklı miselial uyuşabilen grup kullanılmıştır.

S.rolfsii 200 den fazla bitkiyi kapsayacak şekilde çok fazla sayıda konukçuya sahiptir. Patojen hem canlı hem de ölü bitki kalıntılarına kolaylıkla kolonize olmaktadır. Derince toprağa gömülen sklerotlar bir yıl veya daha az süre canlılıklarını sürdürebilirler. Toprak yüzenine yakın bulunan sklerotlar ise pek çok yıl canlılıklarını sürdürürler.

S.rolfsii’nin yüksek oksijen isteği olduğu için, yalnızca toprağın üst yüzeyinde kışlayan sklerotlar aktif hale geçerler. Toprak kuru olduğunda derince oluşan çatlaklardan oksijenin toprağın derinliklerine doğru penetrasyonu gerçekleşir ve bunun sonucunda toprak altındaki organlar çürür. Toprak ıslak olduğunda aynı durum gerçekleşmez. Sklerotlar aynı zamanda alkole ve bitkinin dekompoze olan yapraklarından salınan diğer uçucu maddelere tepki olarak çimlenmektedir.

Mücadele

Kültürel mücadele

1.Primer inokulum kaynaklarını ortadan kaldırmak veya uzaklaştırmak için hastalıklı bitki artıkları yakılarak veya derince toprağa gömülerek uzaklaştırılmalı

2. üç-dört yıllık rotasyon uygulaması yapılmalıdır. Rotasyonda mısır, sorgum ve çayır bitkilerine yer verilmelidir.

3.Yabancı otlara karşı etili mücadele yapılmalı

Erken ve Geç Yaprak Leke Hastalıkları

Yer fıstığında görülen hastalıkların pek çoğu coğrafi koşullara bağlı olarak sınırlı dağılım gösterirlerken, erken ve geç yaprak leke hastalıkları yer fıstığının yetiştiği hemen her yerde görülmektedirler. Bu hastalıkların diğer yaygın adları Cercospora yaprak lekeleri, tikka yaprak lekeleri, yer fıstığı cercosporosis, Mycosphaerella yaprak lekesi ve kahverengi yaprak lekesi olarak da bilinir.

Fungisit uygulaması yapılmadığında ürün kaybı % 50’nin üzerinde olmaktadır. Yapılan çalışmalarda geç yaprak leke hastalığına karşı gerekli önlemlerin alınmadığı deneme parsellerinde ürün kaybının % 70 ‘e ulaştığı saptanmıştır.

İlk lekeler spor inokulasyonundan yaklaşık 10 gün sonra küçük, klorotik benekler şeklinde ortaya çıkar. Bu benekler daha sonra 1- 10 mm çapında daha koyu lekeler haline dönerler. İlk spor inokulasyonundan 15 gün sonra üzerinde sporların oluşmaya başladığı olgun lekeler meydana gelir. Yaprakçıkların üst yüzeyinde oluşan erken ve geç yaprak lekeleri çoğunlukla birbirine benzerdir. Ancak erken yaprak lekelerin de genellikle belirgin sarı hale görülürken, geç yaprak lekelerinde sarı hale ya hiç görülmez ya da belli belirsiz oluşur.  Bazı çeşitlerde erken yaprak leke hastalığına ait lezyonlar yaprakçıkların alt tarafların da tipik olarak açık esmer, kırmızımsı kahverenginde olurlarken, geç yaprak leke hastalığında lezyonlar genellikle koyu kahverengi, siyah renkte olurlar.

Her iki hastalığın birbirinden ayırımında her ne kadar simptomatolojik özellikler yardımcı olsa da bunların birbirinden kesin olarak ayırımında bu özellikler her zaman yeterli değildir. Bunların birbirinden ayırımında en güvenilir metod konidilerinin mikroskobik olarak incelenmesidir. Erken yaprak leke fungusunun sporlasyonu yaprakçıkların üst yüzeyinde yaygınken, geç yaprak leke fungusunun sporlasyonu yaprakçıkların alt yüzeyinde daha yaygındır. Erken yaprak leke hastalığının lezyonlarında bazı zamanlar konidi oluşumu gözlenmezken, geç yaprak leke hastalığının lezyonlarında genellikle her zaman konidi oluşumu gözlenir.

Ne erken nede geç yaprak leke hastalıklarının belirtileri diğer yaprak hastalıklarınınkiyle karıştırılırlar. Ancak bazı fitotoksik pestisitler benzer belirtilere neden olabilirler.

Nasıl bir hastalıktır ?

Yer fıstığında erken yaprak leke hastalığına Cercospora arachidicola (perfekt dönem: Mycosphaerella arachidis), geç yaprak leke hastalığına ise Cercosporidium personatum (perfekt dönem: Mycosphaerella berkeleyi) etmenleri neden olmaktadırlar. C. arachidicola’nın konidiofor ve konidileri yapak yüzeyinde oluşurlar. Konidioforları açık zeytuni veya sarımsı kahve renkli olup, beşerli veya daha fazla sayıda yoğun kümeler halinde oluşurlar. Konidiler zeytin yeşili, çomak şeklinde ve çoğunlukla eğiktirler. Her bir konidi 3 ila 12 arasında değişen bölmeye sahiptir. Fungusun perfekt dönemine yerfıstığında nadiren rastlanır. Cercosporidium personatum’un konidiofor ve konidileri yaprağın alt yüzeyinde oluşurlar. Konidioforları açık, zeytin yeşili, kahverengi olup, çok fazla sayıda bir arada oluşurlar. Konidiler silindirik, çomak şekilli, hafif veya belirgin eğik olup, genellikle 3- 4 bölmelidirler. Bununda perfekt dönemine yerfıstığında nadiren rastlanmıştır.

Toprakta bitki kalıntısı üzerinde oluşan konidiler primer inokulumun ana kaynağını oluştururlar. Bununla beraber askosporlar, klamidiosporlar ve miselyum parçacıkları potansiyel inokulum kaynaklarıdır.

C.arachidicola, konidilerinin salınmasını 20-240C sıcaklık ve  %90’nın üzerindeki nisbi nem teşvik etmektedir. Spor üretimi uzun süreli yaprak ıslaklığında artar. Epidemiler uzun süreli 19’C den daha yüksek sıcaklıklarda ve %95’in üzerindeki nisbi nemde görülür. Konidiler bir veya birden fazla çim tüpü vererek çimlenirler. Bu çim tüpleri açık stomalardan girer veya epidermel hücreleri direkt olarak penetre ederler. Uygun koşullar altında lezyonlar 6-8 günde gelişebilirler. C. arachidicola haustorium oluşturmaz. C.personatum ise botryose tipinde haustorium meydana getirir. C.personatum’un maksimum enfeksiyonu 12 saatten fazla veya devam eden yaprak ıslaklığı durumunda 10 saatte, sıcaklık 20’C ve nisbi nem %93’ü geçtiğinde oluşur.

Geç yaprak leke lezyonları enfeksiyondan sonra 10-14 gün içinde oluşur. Geç yaprak leke hastalığı erken yaprak leke hastalığından daha uzun inkubasyon dönemine sahip olmasına rağmen, C.personatum’un kısa ınkubasyon periyodunda lekeler üzerindeki sporlasyonu güçlü olduğu için C.arachidicola’ya göre daha şiddetli zarara yol açabilir. Konidiler rüzgarla, su sıçraması ile ve böceklerle yayılır. Konidilerin maksimum dağılma zamanı çiğ yoğun oluştuğu günün erken saatleri ve yağmurlu günlerdir.

Mücadele

Kültürel Mücadele

Primer inokulumu azaltmak için 2-3 yıllık ürün rotasyonu uygulanmalıdır.

– Hastalıklı bitki kalıntılarının derin toprak işlemesi ile derince toprağa gömülmesi de primer inokulum kaynaklarının yok edilmesine yardımcı olur.

– Kendi gelen bitkiler birincil inokulum kaynağı olduğu için görülür görülmez yok edilmelidir.

– Dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır. Erken olgunlaşan çeşitler(dik) hastalığa duyarlı oldukları halde, geç olgunlaşan (yatık) çeşitler değişik dayanıklılık düzeyine sahiptirler.

 

Exit mobile version