Pamukta Verticillium Solgunluğu
Dünyada pamuk yetiştiren tüm yörelerde yaygın olarak görülmektedir. Hastalığın pamukta ilk olarak 1914 yılında Virjinya da Carpenter isminde bir araştırıcı tarafından bulunduğu bildirilmektedir. Hastalık değişik ülkelerde bazı yıllarda çok büyük kayıplara neden olmuştur. Örneğin ABD’de 1975-1978 tarihleri arasında yıllık ortalama olarak yaklaşık 74 milyon $ zarara neden olmuştur. USS’de yıllık kayıp %8-10 olarak hesaplanmıştır. Türkiye’de ise %4-5’dir. Toprak kökenli olan Verticillium dahliae ve ırklarının 40 farklı familyadan 160’ın üzerinde bitkiyi enfekte ettiği bilinmektedir. Verticillium solgunluğundan sorumlu olan fungusun hangisi olduğu, Verticillium dahliae ve Verticillium albo-atrum arasındaki bazı morfolojik benzerlikler nedeni ile pek çok tartışmalara neden olmuştur. Verticillium dahliae kültür ortamında ve hastalıklı bitkilerde büyük yığınlardan ibaret siyah microsclerot oluştururken, Verticillium albo-atrum siyah istirahat miselyumu meydana getirir. Yapılan çalışmalarda tarla şartlarında hastalıktan sorumlu fungusun microsclerot oluşturan Verticillium dahliae olduğu kesinlik kazanmıştır. Çünkü Verticillium albo-atrum daha çok düşük sıcaklıklarda (20-24oC) pamukta solgunluk meydana getirir. Etmenin 25oC nin üzerindeki sıcaklıklarda hastalık yapma yeteneği yoktur.
Verticillium solgunluğunun belirtileri çeşide, fungal izolatın virülensliğine, bitkinin gelişme dönemine, etmenin topraktaki inokulum miktarına ve çevresel faktörlere özellikle sıcaklığa bağlıdır. Fungusun bitkiyi enfeksiyonu ve simptomların gelişmesi sıcaklık 30oC nin altında iken başlar. Üretim sezonu boyunca sıcaklıklar maksimum seviyeye ulaşmadan önce solgunluk belirtileri ilk önce nisbi olarak genç bitkilerde görülür. Yaz ortalarında solgunluk görülmez. Sıcaklıklar biraz inişe geçtiğinde solgunluk belirtileri tekrardan görülmeye başlar ki bu dönemde bitkiler yoğun bir şekilde kozaya sahiptirler. Bitkiler genç dönemlerinde enfekte edildiklerinde yapraklarda genel bir sararma, epinasti (yaprağın alta kıvrılması) ve defoliasyon görülür ve bu şekildeki bitkiler hastalığın şiddetine göre çabuk bir şekilde ölebilirler. Veya fungusun tekrardan saldırısına maruz kalıncaya kadar bodur kalırlar ve gelişme geriliği gösterirler. Kozalaklı evrede enfekteli bitkilerin yapraklarında karakteristik mozaikleşme görülür. Bu belirtiler ilk önce alt yapraklarda görülür. Daha sonra üst yapraklarda da aynı belirtilere rastlanır. Bu yapraklardaki simptomlar ilk önce büyük damarlar arasında ve yaprak kenarlarındaki dokularda sararma şeklinde görülür. Simptomlar ilerledikçe bu bölgeler daha yoğun bir sarı hal alır. Bazen de kırmızımsı bir görünüme sahip olurlar. Dokular nekrotik ve beyaz bir görünüme sahip olmadan önce açık kahve veya tam bir kahverengi renk alır. Yapraklarda bu belirtiler görülürken gövde ortadan ikiye ayrılıp ta bakıldığındada odun dokusunda üniform bir şekilde dağılmış olan açık kahverengi lekeler göze çarpar. Bu lekeler enfekteli ksilem damarlarında ve çevresindeki hücrelerde renk maddelerinin teşekkülü sonucu meydana gelmektedir. Hastalık ilerlerken yaprakların pek çoğu ve kozalar bozulmaya yüz tutar. Fungusun bazı ırkları şiddetli defoliasyona ve bitkilerde geriye doğru ölüme neden olabilirler. Bu şekildeki bitkiler siyah bir renk alır. Hatta tam bir defoliasyondan önce bitkinin alt kısımlarındaki lateral tomurcuklar sürmeye başlar ve bitkinin gövdesinde yeni oluşmuş birkaç adet yan sürgünler görülür ki buda bitkiye çalımsı bir görünüm verir. Solgunluğun Verticillum dahliae’dan kaynaklanıp kaynaklanmadığını doğrulamak için patojenin hastalıklı yaprakların damarlarından ve petiollerinden izole edilmesi gerekir.
Patojen, dormant microsclerot olarak toprakta serbest halde yaşayabildiği gibi bitki kalıntılarında da yaşar. Toprakta uzun yıllar canlılığını sürdürebilir. Microsclerotlar kök eksudatlarının teşviki ile çimlenir ve pamuk köklerinin yüzeylerinde kolonizasyonu gerçekleştirirler. Kökteki kolonilerdeki hifler pamuk kök korteksini penetre ederler. Hifler dokuda ilerlemeye devam eder ve direkt penetrasyon veya yaralanma vasıtasıyla ksilem damarlarına girer. Patojen ksilem damarlarında konidi oluşturarak çoğalmasını sürdürür. Konidiler ksilemdeki su akımıyla birlikte bitkide yukarıya doğru taşınır. Taşınma esnasında konidiler çimlenir. Etrafındaki damarları da penetre eder ve penetrasyonun olduğu yerde konidiler tekrardan oluşur. Ksilemin sistemik kuşatma sürecinin tamamlanması boyunca bu işlemler pek çok kez tekrarlanır. Simptomlar yapraktaki damarların çoğu total olarak fungusun propagülleri ve onun katabolik ürünleri tarafından tıkanmadıkça görülmez. Fungusun hifi ksilem damarlarında ksilemi çevreleyen parankima hücrelerini penetre eder ve nihayet bitkinin kökleri, gövdeleri ve yaprakların ölen nekrotik dokularında neme bağlı olarak birkaç hafta sonra yeni microsclerotlar oluşur. Dokuların çürümesi ve kültüvasyonu ile microsclerotlar tekrardan toprağa karışırlar.
Mücadele
Kültürel Mücadele
- Rotasyon
- İnokulum yayılmasını önlemek ve toprakta inokulum artışına engel olmak için pamuk bitkisinin bazı bitkilerle rotasyona tabi tutulması ile ekili sonuçlar elde edilmiştir.
- Pamuk, çayır bitkisi, legumine- crusifer ve Arpa, buğday, sorgum, pamuk şeklindeki münavebe sistemlerinde inokulum potansiyeli %50-75 arasında azalmıştır.
- Sulanabilen alanlarda 2-3 yıl çeltik ekimini müteakip pamuk ekimi; Yeşil gübre maksadıyla hardal ve kolzanın sonbahar ekimi inokulum potansiyelini %80-95 azaltmıştır.
- Hardalın sonbahar ekimine müteakip mısır veya çavdarın yazlık ekimi Verticillium solgunluğu ile en etkili rotasyon uygulamalarından biridir.
- Buğday, bezelye, fiğ ile 6 yıllık bir rotasyon inokulum potansiyelini %96 azaltmıştır.
- Verticillium dahliae ırklarına hassas olan zeytin, Antep fıstığı, susam, yer fıstığı, yem bezelyesi, kereviz, domates, patates, bamya, şeker pancarı, patlıcan, nane v.b bitkilere rotasyonda yer vermekten sakınılmalıdır.
2. Dengeli gübreleme yapılmalıdır
Potasyum eksikliği hastalık şiddetini arttırır. Aşırı azot kullanımı da hastalığı arttırmaktadır. Bunun için dengeli gübreleme yapılmalıdır.
3. Sulamaya dikkat edilmeli
Aşırı sulama hastalığı arttırır. Toprak sıcaklığı devamlı yükseldiği hallerde ve yaz ortasında zirveye ulaştığı, bitkilerin çiçeklenme başlangıcı ve kozaların oluşumu esnasındaki aşırı nem özellikle hastalık için çok kritiktir. Nem seviyesinin kontrolü sulama ve iyi bir drenaj ile ayarlanabilir. Özellikle ilk çiçeklenme esnasında su sıklığı ve miktarı azaltılmalıdır. Sulama yaparken bitkiyi aşırı su stresine sokmamak gerekir. Bu durumda su stresinden dolayı üründe kayıplar meydana gelmektedir. Bundan dolayı hastalıkla mücadelede sulamanın optimal miktarı ve zamanlamasının belirlenmesi önemlidir. Sulama çeşidi de hastalık çıkışında etkilidir. Yağmurlama sulama salma sulamaya göre daha az hastalık çıkışına neden olmaktadır. Yapılan bir çalışmada damla sulamada hastalık çıkışı karık sulamadaki hastalık çıkışına göre %21-53 arasında azalmıştır. Aynı şekilde üründe de %10-80 arasında artış sağlamıştır. N?lu gübreleme, bitki sıklığı ve sulama arasında hastalık şiddeti bakımından interaksiyon vardır. Sulamada hastalığa karşı bu interaksiyonlarda optimal etki;
- Sulamanın sınırlandırılması
- Azotlu gübrelemenin azaltılması
- Bitki yoğunluğunun arttırılması ile sağlanmaktadır.
Hektar başına yetişecek bitki yoğunluğu iyi hesaplanmalıdır. Çünkü bitki yoğunluğu ile hastalıklı bitki arasında ters ilişki vardır. Önerilen bitki yoğunluğu 100-150 bin/ha bitki olacak şekilde tohum ekimi yapılmalıdır.
4. Hastalık etmeninin tohumla taşındığıda tespit edilmiştir. Önemli bir primer inokulum kaynağı olarak tohum bulaşıklılığının önüne geçilmelidir. Bunun için hastalıksız tohum kullanılmalı veya Carbendazim etkili maddeli ilaçlarla tohum ilaçlaması yapılmalıdır.
5.Ekim zamanı iyi ayarlanmalı
6.İyi bir tohum yatağı hazırlanmalı
7.İyi bir yabancı ot mücadelesi yapılmalı
Yabancı ot mücadelesi yapılırken mücadele yöntemi iyi seçilmeli. Çünkü derin toprak işlemesi hastalığın şiddetini arttırmaktadır. Bunun için daha yüzeysel toprak işlemesiyle yabancı ot mücadelesi yapılmalıdır.
8. Hastalıklı bitki artıkları imha edilmeli
9. Solarizasyona yer verilmeli: Solarizasyon uygulamaları Verticillium dahliae propagüllerinin eradikasyonunda çok etkili bir yöntemdir. Bu uygulama aynı zamanda Pythium spp, Thielaviopsis basicola ve Fusarium spp. nin popülasyonunun azalmasına neden olur. Verticillium dahliae’nin pamuk izolatları 37oC de 26-27 günde, 50oC de 23-27 dk’da ölür. Solarize edilen topraktaki fungusun propagüllerinin çoğu 14-66 gün içerisine ölmektedir. Fungus ile bulaşık tarlalarda solarizasyon uygulaması sonucu yüksek verim artışı sağlanmaktadır. İspanya?da yapılan bir çalışmada %230 oranında bir verim artışı sağlanmıştır.
10.Dayanıklı çeşit kullanmak: Verticillium dahliae ırklarına karşı geliştirilmiş dayanıklı çeşitler mevcuttur. Bunlar; Delfos 531, Akala SJ- Deltapine15, Akala SJ-5
Biyolojik mücadele
Trichoderma viridae’nin trichodermin isminde preparatı tohum kaplaması, tohumla birlikte toprağa saçma veya gübre ile uygulama şeklinde kullanılmıştır. Organik madde içeriği yüksek olan topraklarda Verticillium solgunluğunu azaltmıştır. Fakat organik madde içeriği düşük olan topraklarda Gliocladium roseum’un daha etkili antogonist mikroorganizma olduğu saptanmıştır. Bu fungusun 200-300 milyon propagül/gr içeren biyopreparatının hektara 5-10 kg uygulanması solgunluğu %30-40 oranında azaltmıştır. Verimde de %12-34 arasında bir artış sağlamıştır. Bu iki fungustan başka Verticillium dahliae’ye karşı antogonist etkiye sahip funguslar da vardır. Bunlar Talaromyces, Chaetomium, Stachybotris, Fimetaria, Podospora, Aspergillus vb. funguslardır.
Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?
Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !
Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti sanırım 🙁