Kahverengi Kokarca (Halyomorpha halys): Zararı, Yayılışı ve Mücadele Yöntemleri
Kahverengi Kokarca (Halyomorpha halys): Genel Bakış
Kahverengi kokarca, bilimsel adı Halyomorpha halys olan bir böcek türüdür. Bu tür, dünya genelinde geniş bir yayılış göstermektedir. İlk olarak Asya’nın doğu bölgelerinde ortaya çıktığı tahmin edilen kahverengi kokarca, son yıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yayılmıştır. Giderek artan popülasyonu, birçok tarım ürününün başlıca zararlısı olmalarına yol açmıştır.
H. halys’in 300’ den fazla bitki türünde beslenebilen çok polifag bir zararlı olması yanında erginlerin uzun mesafelere uçabilme yeteneğinde olması yayılışını kolaylaştırmaktadır. Genel olarak, kahverengi kokarcaya karşı alınacak önlemler ve müdahale yöntemleri, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından son derece kritik bir önem taşımaktadır. Tarım sektöründeki bu tehditlerin minimizar edilmesi, hem ekonomiye hem de çevreye katkı sağlayacaktır.
Kahverengi Kokarcanın Yayılışı
Kahverengi kokarca (Halyomorpha halys), Türkiye’de ilk kez İstanbul’da görülmüş olmasına rağmen, bu istilacı zararlının önemli bir yayılım merkezi Karadeniz Bölgesi, özellikle de Gürcistan sınırına yakın bölgeler olarak belirlenmiştir. Özellikle 1990’ların sonlarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da önemli bir yayılma süreci yaşanmıştır.
Zararlının yayıldığı ülkelerde, özellikle tarımsal üretimde büyük sorunlara neden olduğu bilinmektedir. Elma, armut, şeftali, kayısı gibi meyve türleri başta olmak üzere biber, domates gibi sebzelerde ve çeltik, buğday gibi tahıl ürünlerinde ciddi zararlar yaratmaktadır. Özellikle Karadeniz Bölgesi, ekolojik ve iklimsel koşullar nedeniyle bu zararlının kısa sürede en çok etkileyebileceği alan olarak görülmektedir. Bu bölgede yetiştirilen stratejik ürünlerden biri olan fındık, zararlının ana hedeflerinden biri olma riski taşımaktadır.
Fındık üretimi, Türkiye’nin tarımsal ekonomisinde büyük öneme sahiptir ve yaklaşık 700 bin hektar alanda üretilmektedir. Dünya fındık üretiminin %70’ini gerçekleştiren Türkiye, bu alanda lider konumdadır ve yıllık yaklaşık 2-2,5 milyar dolar değerinde ihracat yapılmaktadır. Fındık üretiminden 400 bin civarında aile geçimini sağlamaktadır. Ancak, H. halys’in ABD’nin Oregon eyaletinde ve Gürcistan’da fındık bahçelerinde ciddi ürün kayıplarına neden olduğu rapor edilmiştir. Bu zararlının Türkiye’deki fındık üretimine yönelik potansiyel tehdidi, üreticiler ve ihracatçılar için büyük bir endişe kaynağıdır.
Bu zararlıya karşı alınacak önlemler arasında, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri ile entegre zararlı yönetimi yaklaşımlarının kullanılması gerekmektedir. Özellikle, ekolojik hassasiyet gözetilerek geliştirilmiş yenilikçi yöntemler, zararlı popülasyonlarını kontrol altına almak için büyük bir potansiyele sahiptir.
Güney ve Orta Avrupa, kahverengi kokarcanın en yoğun olarak bulunduğu bölgeler arasında yer almaktadır. Özellikle Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde tarım faaliyetleri üzerinde oluşturduğu tehditler sebebiyle dikkat çekmektedir. Bu zararlının yayılma alanı, sıcaklık ve nem seviyeleri gibi iklimsel etkenlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Örneğin, ılık ve nemli yaz mevsimleri, kahverengi kokarcanın popülasyonunu artıran ideal koşulları sağlamaktadır.
Kahverengi kokarca, göçebe bir yaşam tarzı sergilediği için yeni bölgelerde hızla kolonileşebilir. Tarımsal arazilerde, meyve ve sebze bahçelerinde yoğun olarak bulunsa da, günlük yaşam alanlarında da karşımıza çıkabilmektedir. Bu durum, zararlının yayılmasının sadece kırsal alanlarla sınırlı kalmadığını, şehirleşmiş yerlerde de ciddi tehlike oluşturduğunu göstermektedir. Bilinçli mücadele yöntemleri ve erken teşhis, kahverengi kokarcanın yayılmasını kontrol altına almak için temel şartlar arasındadır.
Morfoloji: Kahverengi Kokarcanın Yapısal Özellikleri
Kahverengi kokarca (Halyomorpha halys), fiziksel yapısı bakımından dikkat çeken bir böcektir. Bu tür, düz ve oval bir vücut yapısına sahip olup genellikle 12-17 mm uzunluğundadır. Vücudunun temel rengi kahverengidir ve üzerinde daha açık renk tonlarının oluşturduğu desenler bulunmaktadır. Bu desenler, kahverengi kokarcayı çevresindeki doğal alanlardan ayırt etmesine yardımcı olur. Ayrıca, bu haşerenin vücudu, sert bir dış kabuk ile kaplı olup, bu da onu çeşitli dış etkilere karşı korur.
Erkek ve dişi kahverengi kokarca arasında bazı morfolojik farklılıklar mevcuttur. Dişiler genellikle daha uzun ve daha geniş bir vücut yapısına sahipken, erkekler daha ince ve daha kısa bir yapıya sahiptir. Dişi bireylerin karın bölgesinde, yumurta bırakma sürecinde kullanılan bir organ (ovipozitor) bulunur; bu, dişinin üreme yeteneğini belirleyen önemli bir özelliktir. Ayrıca, dişiler, yumurtalarını bıraktıkları ortamda gizlenme eğilimindeyken, erkekler daha agresif bir davranış sergileyebilir.
Kahverengi kokarcayı tanımanın en etkili yollarından biri de antenleri ve bacaklarıdır. Antenler, genellikle uzun ve ince olup, çevresel etkiye karşı oldukça duyarlıdır. Bacaklar ise uzun ve dayanıklıdır, bu da kahverengi kokarcanın hızlı hareket etmesini sağlar. Bu morfolojik özellikler, kahverengi kokarcanın ekosistem içindeki rolünü ve hayatta kalma yeteneğini etkileyen önemli faktörlerdir. Bu nedenle, bu haşerelerin tanınması ve izlenmesi, tarımsal mücadele stratejileri açısından kritik bir öneme sahiptir.
Ventral olarak, vücut soluk renktedir, seyrek kahverengi çukurlar çoğunlukla yanal olarak dağılmıştır ve her bir abdomen segmentinde enine kahverengi alanlar mevcuttur. Tibianın ortasında soluk beyaz bant vardır. Özellikle kahverengi kokarca için iki apikal anten segmentindeki renk deseni en önemli teşhis karakteridir. Sondan bir önceki anten segmenti temelde ve apikal olarak beyazdır. Apikal segment ise temelde beyaz olup, böylece sondan bir önceki segmentin apikal beyaz bandı ve apikal segmentin bazal bandı tek bir bant olarak görünür (Hoebeke ve Carter, 2003). H. halys, Avrupa’da ülkemizde olduğu gibi R. nebulosa ile karıştırılabilmektedir. R. nebulosa‘nın başı oldukça düzenli koni şeklindeyken, H. halys‘in başı genişçe kavis alan bir ön kısım ile belirgin bir açı gösterir. R. nebulosa‘da coxalar arasında arkadan öne doğru uzanan dikenimsi bir yapı olmasına rağmen, bu H. halys‘de bulunmamaktadır (Welty ve ark., 2008). Ayrıca her iki türün dişi ve erkeklerinin genital bölgelerindeki farklılıklar resimlenmiştir.
Şekil 1. Halyomorpha halys: ergin dişi (a) ve ergin erkek (a).
Şekil 2. Dorsal görünüm: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 3. Dorsalden pronotum ve baş: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 4. Ventral görünüm: coxa arası bölgedeki farklılık Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 7. Anten: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 5. Dorsal görünüm: kanatların membran kısmı: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 6. Erkek cinsiyet organları, ventral görünüm: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 10. Dişi cinsiyet organları, ventral görünüm: Halyomorpha halys (a) ve Rhaphigaster nebulosa (b).
Şekil 11. Türkiye’de H. halys ile karıştırılabilecek diğer pis kokulu böcek türleri; a) Holcostethus vernalis (Anonymous, 2019a), b) Carpocoris purpureipennis (Anonymous, 2019b), c) Dolycoris baccarum (Anonymous, 2019c), d) Elasmucha grisea (Anonymous, 2019d), e) Troilus luridus (Anonymous, 2019e) ve f) Arma custos (Anonymous, 2019f).
Fotoğraf Kaynak : Özdemir İO, Tuncer C. Türkiye’de Yeni Bir İstilacı Polifag Zararlı, Kahverengi Kokarca [Halyomorpha halys (stål, 1855) (Hemiptera: Pentatomidae)]: Tanımı, Benzer Türler ve Mevcut Durum. BSJ Eng. Sci. 2021;4(2):58-67.
Fenoloji: Mevsimsel Davranış ve Gelişim Süreci
Kahverengi kokarca (Halyomorpha halys), mevsimsel döngüsü açısından dikkat çekici bir böcek türüdür. Genellikle yıl boyunca farklı aşamalardan geçerek, yaşamsal süreçlerini sürdürmektedir. İlkbahar aylarında, dişi kokarcaların yumurtlama dönemi başlayarak, bu süreçle birlikte popülasyon artışı gözlemlenmektedir. Dişi kokarcılar, genellikle ağaçların yapraklarının alt kısımlarına 20 ila 30 adet yumurta bırakmaktadır.
Yumurtaların gelişim süreci yaklaşık bir hafta içerisinde tamamlanır. Yumurtalardan çıkan nimfler, ilk başta oldukça küçük ve solgun renkte olup, protein açısından zengin bitki özsularıyla beslenirler. Nimf dönemleri, 5 evre olarak tanımlanabilir ve bu evrelerin her biri beslenme ve büyüme açısından önem taşır. Her evre arasında, nimflerin yaşadığı ortamda sıcaklık ve nem şartları belirleyici bir rol oynamaktadır. Özellikle sıcak havalar, nimflerin büyüme hızını artırmakta ve gelişimlerinin hızlanmasını sağlamaktadır.
Bahar ve yaz aylarında yoğun olarak görülen bu dönemlerin ardından, sonbahar geldiğinde kahverengi kokarcalar ergin birey olarak yetkinliğe ulaşmaktadır. Sonbahar, kokarcaların kış hazırlıklarını yaptığı bir zaman dilimini temsil eder. Bu dönemde, kokarcaların genellikle insanların yaşam alanlarına yakın bölgelerde saklandıkları gözlemlenir. Bunun nedeni, soğuk havalardan korunmak amacıyla uygunsuz hava koşullarında daha fazla korunma talep etmesidir. Bu mevsimsel geçişler, kahverengi kokarcaların popülasyon dinamiklerini etkilemekte ve bu durum, tarım ürünleri üzerinde önemli hasarlar yaratabilmektedir.
Resim-1 Yetişkin, Resim-2 Yumurta Kümeleri, Resim-3 Birinci nimf, Resim-4 İkinci nimf, Resim-5 Üçüncü nimf, Resim-6 Dördüncü nimf, Resim-7 Beşinci nimf
Kahverengi Kokarcanın Yaşam Çemberi
Kahverengi kokarca (Halyomorpha halys), çift kanatlı bir böcek türü olarak dikkat çeker ve yaşam döngüsü, doğası gereği çeşitli aşamalardan oluşmaktadır. Yetişkin bireylerin yaşam süresi genellikle bir yıldan yıla kadar uzanabilir, ancak bu süre ortam koşullarına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Kokarca, ısınma dönemlerinde özellikle bahar ve yaz aylarında daha aktif hale gelirken, soğuk kış aylarında hibernasyon dönemine geçmektedir.
Kahverengi kokarcanın beslenme alışkanlıkları, tarım ürünlerine ve bitkilere olan bağımlılığı ile karakterizedir. Bu böcekler, bitkilerin özsuyunu emerek beslenir ve bu süreçte tarımsal ürünlere zarar verebilir. Özellikle meyve, sebze ve tahıl gibi ürünlerde neden oldukları zararlara dikkat edilmelidir. Ayrıca, parazitler ile olan etkileşimleri, ekosistem dengelerini de olumsuz yönde etkileyebilir.
Çevresel etkenler, kahverengi kokarcanın yaşam döngüsü üzerindeki kritik faktörlerdendir. Sıcaklık ve nem gibi iklimsel koşullar, kokarcaların üreme ve göç davranışlarını doğrudan etkiler. Örneğin, yüksek sıcaklıklar bu türün popülasyonunu artırırken, aşırı soğuklar bu nüfusun azalmasına yol açabilir. Bu nedenle, kahverengi kokarcanın etkili bir şekilde yönetilmesi ve izlenmesi amacıyla çeşitli çevresel faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Üreticilerin, bu durumun farkında olmaları ve uygun mücadele yöntemlerini uygulamaları, zararlanmayı minimize etmede büyük önem taşır.
Zararları ve Tarımsal Etkileri
Polifag bir zararlı olan kahverengi kokarca (Halyomorpha halys), yalnızca fındık değil, elma, armut, şeftali, kivi, mısır, domates, biber ve çeşitli hububatlar gibi geniş bir ürün yelpazesinde ciddi tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’de bu ürünlerin geniş çapta yetiştirilmesi, zararlının tarımsal üretim üzerindeki potansiyel etkilerini daha da artırmaktadır. Şu an ağırlıklı olarak Karadeniz Bölgesi’nde görülmesine rağmen, diğer ülkelerdeki yayılma hızı dikkate alındığında Türkiye’nin tamamına kısa sürede yayılabileceği öngörülmektedir. Risk haritaları, özellikle Karadeniz’in zararlı için oldukça uygun ekolojik ve iklimsel koşullara sahip olduğunu, ancak diğer bölgelerde de yayılma riskinin yüksek olduğunu göstermektedir. Kahverengi kokarcanın genellikle meyvelerde beslenmeyi tercih etmesi ekonomik zararlarını artırmakta, hasar gören ürünlerin pazarlama değerini önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu türün yılda genellikle iki döl vermesi, yüksek yumurta verimliliği, ergin ve nimflerin zararlı etkisi, iklimsel çeşitliliğe uyum yeteneği gibi özellikleri, zararlılık kapasitesini artıran faktörler arasında yer almaktadır. Bu özellikler, zararlının kontrol altına alınmasını daha da zorlaştırırken etkili mücadele stratejilerinin geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kahverengi kokarcanın (Halyomorpha halys) zararı iki ana başlıkta değerlendirilebilir: tarımsal ve evsel zararlar. Tarımsal açıdan hem ergin hem de nimf döneminde bitkiler üzerinde beslenirken sindirim enzimleri salgılayarak bitki özsuyunu emerler. Bu durum, meyvelerde anormal şekil bozukluklarına, renk değişimlerine, acılaşmaya ve yaralanmalara yol açarak ürünlerin pazar değerini önemli ölçüde düşürür. Meyve ve yaprak yüzeylerinde görülebilecek zararların yanı sıra, asıl etkiler meyvelerin olgunlaşma döneminde ortaya çıkar. Evsel zararlarına bakıldığında, ergin bireyler sonbaharda kışlama için topluca evlere ve binalara girerek ciddi rahatsızlıklara neden olur. Binlerce bireyin bir arada bulunması, kötü koku yaymaları ve oluşturdukları rahatsızlık, halk arasında şikayetlere yol açmaktadır. Nitekim birçok ülkede bu zararlının varlığı ilk olarak evlerden gelen bu tür şikayetler sayesinde fark edilmiştir.
Fındık üzerine…
Fındık üzerindeki zararı, ABD, İtalya ve Gürcistan gibi ülkelerdeki deneyimlerden anlaşılacağı üzere Türkiye’nin fındık üretimi için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Gürcistan’da 2015-2017 yılları arasında fındık üretiminde %80’lere varan zararlar gözlemlenmiştir. ABD ve İtalya’da da benzer şekilde ciddi kayıplar bildirilmiştir. Zararlı, birinci dönem nimfler hariç tüm biyolojik evrelerinde fındık üzerinde beslenebilmekte ve yaşam döngüsünü bu bitki üzerinde tamamlayabilmektedir. Türkiye’de fındık üretimi halihazırda fındık yeşil kokarcası (Palomena prasina) gibi aynı familyaya ait türlerin neden olduğu zararlarla mücadele etmektedir. Örneğin, 2014-2016 yıllarında 16 ilde yapılan çalışmalarda, yeşil kokarcanın lekeli iç şeklinde %7.5 oranında zarara neden olduğu tespit edilmiştir.
Kahverengi kokarca ise fındık üzerinde benzer zararlar oluşturarak boş meyve, buruşuk meyve ve lekeli iç tipinde hasara yol açmaktadır. Özellikle zararlının, erken dönemlerde boş ve buruşuk meyvelere, ilerleyen aşamalarda ise lekeli içlere sebep olduğu bilinmektedir. Ayrıca, meyve üzerinde açtığı delikler ve ağız parçaları yoluyla sekonder patojen enfeksiyonlarını bulaştırma olasılığı da önemli bir risk faktörüdür. Kahverengi kokarca, yeşil kokarcanın zararıyla benzer etkiler yaratmasına rağmen, daha fazla döl vermesi ve daha yoğun beslenme davranışı nedeniyle fındık üretimi için çok daha ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Risk Altındaki Diğer Başlıca Kültür Bitkileri:
Elma, Şeftali, Kayısı, Kivi, Kiraz, Nektarin, Erik, Trabzon hurması, Badem, Üzüm, Üzümsü meyveler, Mısır, Fasulye, Soya, Biber, Domates, Bamya, Buğday, Çeltik gibi ürünlerdir.
Şekil-1 H. halys’ in fındıkta beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri: a) sağlam iç; b) boş meyve; c) buruşuk iç ve d) lekeli mantarlaşmış iç
Şekil-2 H. halys’ in elmada beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Şekil-3 H. halys’ in Domateste beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Şekil-4 H. halys’ in şeftalide beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Şekil-5 H. halys’ in Dolmalık biberde beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Şekil-6 H. halys’ in taze fasülyede beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Şekil-7 H. halys’ in elmalarda beslenmesi sonucu meydana getirdiği zarar tipleri
Mücadele Yöntemleri: Geleneksel ve Yenilikçi Yaklaşımlar
Mekanik Mücadele:
Kahverengi kokarcanın (Halyomorpha halys) ergin bireyleri, havaların soğumasıyla birlikte genellikle ekim ayından itibaren kışlama yerlerine çekilmeye başlar. Bu süreçte, erginlerin bir kısmı bahçelerde kışlarken, diğer bir kısmı daha sıcak yerler ve ışığa doğru yönelme eğilimleri nedeniyle evler, depo ve hangar gibi yapılara topluca hareket eder. Evlerde veya binalarda, genellikle duvarlardaki çatlaklar, yarıklar ve çatı araları gibi korunaklı yerlerde gizlenerek kış uykusuna geçerler. Erginlerin bu alanlardan süpürülerek veya elektrikli süpürge ile toplanması ve imha edilmesi mümkündür. Ancak, elektrikli süpürge kullanımı sırasında zararlının salgıladığı kötü kokunun cihaz üzerinde bir süre kalabileceği unutulmamalıdır. Evlerde pestisit kullanımından genellikle kaçınılır; bunun yerine, erginlerin girişini önlemek için ince gözenekli sinek tellerinin pencere ve kapılara monte edilmesi, ışık yanan iç mekanlarda kapı ve pencerelerin kapalı tutulması gibi fiziksel önlemler alınması tavsiye edilir. Bu yöntemler, zararlının yaşam alanlarına girişini sınırlamak ve popülasyonu kontrol altında tutmak açısından oldukça etkili olabilir.
Şekil-1 H. halys’ in kışlama için ev, bina vb. yapılara giderler.
Biyoteknik Mücadele:
Zararlının salgıladığı doğal feromonların sentetik formlarının kullanıldığı yapışkan tuzaklar oldukça etkili bir yöntemdir. Genellikle şeffaf plastikten yapılmış yapışkan levhalar bu tuzakların temelini oluştururken, piramit şeklindeki feromon tuzakları da tercih edilebilmektedir. Ancak, yerleşim alanlarının içinde feromon tuzaklarının etkisinin sınırlı olduğu gözlemlenmiştir. Zararlıyı cezbeden birçok kimyasal bileşik tanımlanmış olmasına rağmen, özellikle ergin erkekler tarafından salgılanan toplanma feromonları [(3S,6S,7R,10S)-10-11-epoxy-1-bisabolen-3-ol ve (3R,6S,7R,10S)-10,11-epoxy-1-bisabolen-3-ol (PHER)] ile bu feromonların sinerjisti olan methyl (2E,4E,6Z)-decatrienoate (MDT) kombinasyonunun, ergin bireyleri yakalamada oldukça etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu feromon tuzakları, kitlesel tuzaklama veya populasyon izleme amacıyla birçok ülkede başarıyla kullanılmaktadır. Ayrıca, belirli koşullarda bu tuzakların kimyasal ilaçlarla birlikte uygulanması da olumlu sonuçlar vermiştir. Bu yöntem, çevresel etkileri sınırlı tutarak zararlı popülasyonlarını kontrol altına alma açısından önemli bir alternatif sunmaktadır.
Kimyasal Kontrol Yöntemleri
Kısa vadede kahverengi kokarca (Halyomorpha halys) ile mücadelede genellikle kimyasal ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak bu yöntem, hem kısa hem de uzun vadede ciddi sorunlara yol açmaktadır. Zararlının kimyasallara karşı direnç geliştirme olasılığı ve bu ilaçların besin zincirinde yaratabileceği toksik etkiler, en büyük riskler arasındadır. Ayrıca, kimyasal mücadele, doğal dengenin bozulmasına neden olabilir ve daha önce zararlı olmayan bazı böcek türlerinin zararlı hale gelmesine yol açabilir. Bu tür ekolojik sorunlar, pestisit kullanımının istenmeyen sonuçları arasında yer alır.
Bugüne kadar farklı kimyasal gruplardan birçok preparat kahverengi kokarca üzerinde test edilmiş ve bazıları sahada kullanılmaktadır. Ancak birçok ülkede yoğun kimyasal mücadeleye rağmen bu zararlı üzerinde istenilen kontrol sağlanamamıştır. Bunun temel nedenlerinden biri, kahverengi kokarcanın doğada yaklaşık 8-9 ay, tarımsal alanlarda ise 5-6 ay gibi uzun bir süre aktif olmasıdır. Ayrıca, etkili olduğu belirlenen kimyasalların kısa süreli etkinliği, aynı yıl içinde birçok kez ilaçlama yapılmasını gerektirmektedir. Bu durum, zararlıyı baskılamada başlangıçta etkili olabilse de, çevresel etkiler, insan sağlığı üzerindeki riskler ve maliyet açısından sürdürülebilir değildir. Bu nedenle, entegre mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi ve biyolojik kontrol gibi çevre dostu alternatiflerin teşvik edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Biyolojik Mücadele
Halyomorpha halys ile mücadelede mekanik, biyoteknik ve kimyasal yöntemlerin genelde yetersiz kalması, özellikle kimyasal mücadelenin çevresel ve kalıntı riskleri gibi olumsuz etkileri nedeniyle araştırmacılar biyolojik mücadeleye odaklanmaktadır. Bu kapsamda yapılan çalışmalarda, zararlının popülasyonunu baskılayan çeşitli doğal düşmanlar tespit edilmiştir. Ancak predatörlerin etkinliğinin genelde düşük olduğu, en etkili biyolojik mücadele yönteminin ise yumurta parazitoitleri ile sağlandığı görülmüştür.
Klasik biyolojik mücadele istilacı türlere karşı uzun vadeli ve çevre dostu bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu yöntemde, istilacı türün en etkili doğal düşmanları tespit edilerek, gerekli testlerin ardından bu organizmaların ithalatı ve doğaya salınımı gerçekleştirilir. Örneğin, dünya genelinde 172 istilacı türün baskı altına alınmasında klasik biyolojik mücadele başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Yöntemin uzun süreli etkili olması, ekonomik olması ve çevre dostu bir yaklaşım sunması önemli avantajlardır. Ancak ithal edilen faydalı organizmaların yerel ekosistem üzerindeki olası olumsuz etkileri göz önünde bulundurulmaktadır ve bu süreçler, “International Standard for Phytosanitary Measures (ISPM3)” standartlarına göre yürütülmektedir.
Kahverengi kokarca mücadelesinde en etkili biyolojik ajanlardan biri, anavatanı Çin’de tespit edilen Trissolcus japonicus türüdür. Bu yumurta parazitoidi, hem ABD hem de Avrupa ülkelerinde (İtalya, İsviçre, Kanada) değerlendirme süreci tamamlanmadan doğal yollarla yayılmıştır. Bu türün ekolojik ihtiyaçları dikkate alındığında, Karadeniz Bölgesi’nin hem H. halys hem de T. japonicus için oldukça uygun olduğu görülmektedir. Türkiye açısından büyük bir tehdit oluşturan kahverengi kokarcaya karşı bu parazitoid, en etkili biyolojik mücadele unsuru olarak değerlendirilmektedir.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, biyolojik mücadele ile desteklenmeyen yöntemlerin genelde başarısız olduğunu ve çoğu durumda kimyasal mücadelenin ilk aşamalarda tercih edildiğini göstermektedir. Türkiye’nin benzer bir süreçle karşılaşmaması için H. halys mücadelesinde klasik biyolojik mücadele seçeneklerine hızla yönelinmesi ve gerekli çalışmaların bir an önce başlatılması önem arz etmektedir. Bunla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı biyolojik ajan salınımları gerçekleştirmeye başlamıştır.
Sonuç ve Öneriler
Türkiye’de ilk olarak 2017 yılında tespit edilen Halyomorpha halys (kahverengi kokarca), kısa süre içinde özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki Artvin ve Rize gibi illerde popülasyon oluşturarak yayılmaya başlamıştır. Zararlı tür, oldukça geniş bir konukçu yelpazesine sahiptir ve başta fındık olmak üzere birçok kültür bitkisi için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. ABD ve Avrupa ülkelerinde daha önce görülmüş olması ve bu ülkelerde mücadeleye yönelik kapsamlı çalışmalar yapılmış olması, Türkiye için önemli bir bilgi birikimi ve tecrübe avantajı sağlamaktadır. Son on yılda yapılan araştırmalar, zararlının yaşam döngüsü ve kontrol yöntemleri hakkında önemli veriler sunmuştur. Ancak mekanik, biyoteknik ve kimyasal mücadele yöntemleri ile kalıcı ve yeterli bir başarı sağlandığını söylemek güçtür.
Klasik biyolojik mücadeleye yönelik çalışmalar, zararlının anavatanı olan Çin’de etkili bir doğal düşman olan Trissolcus japonicus isimli yumurta parazitoidini ön plana çıkarmıştır. Bu parazitoid, Avrupa’daki bazı laboratuvarlarda deneysel olarak üretilmeye başlanmıştır ve zararlının biyolojik kontrolü için önemli bir potansiyel taşımaktadır. H. halys’in yayılma hızının yüksek olması, bulaşma yollarının etkinliği ve ekonomik açıdan büyük zararlara yol açabilme kapasitesi, bu türü Türkiye için acil bir tehdit haline getirmektedir. Bu durum, diğer istilacı türlere kıyasla çok daha büyük bir risk taşıdığı anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, kısa vadede mekaniksel, biyoteknik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin etkin bir şekilde uygulanması, uzun vadede ise Trissolcus japonicus kullanılarak klasik biyolojik mücadele çalışmalarının başlatılması gereklidir. Zararlının kontrol altına alınması için proaktif bir yaklaşım benimsenmeli ve gerekli tüm tedbirler acilen hayata geçirilmelidir.
Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?
Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !
Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti sanırım 🙁